Kişisel bakım, makyaj, vesaire..
7 Şubat 2014 Cuma
Karbonatla saç yıkamak mı???
İki hafta önce facebook'ta paylaşılan bir blog yazısından haberdar oldum 'no poo' (şampuansız saç yıkama) akımından. İddiaya göre şampuanlarda bulunan kimyasallar, saçların ve saç diplerinin doğal nemini ve besleyici yağlarını söküp atıyor, bu nedenle saç dipleri ekstra yağ pompalıyor ve saç daha çabuk kirleniyor. Kullanılan saç kremleri de içeriklerindeki silikon benzeri maddeler ile saç uçlarını kaplıyor ve 'görünürde' yumuşak ve parlak oluyor ama aslında bu sadece bir kamuflaj.. Bu akıma göre şampuan ve saç kremi yerine saçlar karbonatlı su ile yıkanıyor ve saç şampuanla yıkanmış gibi temizlenebiliyordu... Deneyeceğimi söylediğim üzere denedim, iki haftadır saçlarımı karbonatlı su ile yıkıyorum. Krem niyetine de saçımın uç kısımlarını bir çorba kaşığı sirke katılmış bir bardak suya batırıyorum, saçlarım sirkeli suyu biraz emdikten sonra soğuk suyla duruluyorum. Beklediğim sonuç saçlarımın süpürge sapı gibi semsert olmasıydı aslında.. Ama gerçek sonuç: saçlarım yumuşacık ve pırıl pırıl parlıyor, saç uçarımdaki elektriklenme ve kuru kırık görüntü de nispeten azaldı.. Ve evet, saçlar gerçekten temizleniyor, daha geç kirleniyor, kirlendiğinde ağırlaşmıyor, yağlı görünmüyor ve kötü kokmuyor. Ayrıca sanıldığı üzere sirkeli su ile durulandıktan sonra sirke de kokmuyor! (Ben hatta sirkeli su karışımına birkaç damla lavanta yağı ekliyorum, kuruyunca mis gibi lavanta kokuyor!) Bu akıma kapılmadan önce yaptığım araştırmalarda uzun vadede saçın hiç kimyasal işlem görmemiş gibi sağlığına kavuşuyor olduğunu öğrendim. İki haftada edindiğim memnuniyet üzerine şampuanlarımı dolaba kaldırdım bile!! Nasıl uygulanacağına dair püf noktaları için bu blog sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Deneyin bence, en fazla eski şampuanınıza geri dönersiniz...
1 Aralık 2013 Pazar
Yağlı cilt ve parlayan T-bölgesi
30lu yaşlara gelirken ilk çizgilerle mücadeleye başlarız hepimiz. Sonrasında kaçınılmaz son ile mücadele etmekten vazgeçip, galip gelebilme ihtimali olan cilt savaşlarına girişiriz.. Örneğin genişleyen gözenekler ve parlayan bir T-bölgesi gibi. Son dönemlerde (daha doğrusu aydınlık ve dibine kadar gireceğim aynalı bir banyolu bir eve taşındıktan sonra) alnımda ve burun çevremdeki gözenekler dikkatimi celbetmeye başlamıştı. Ayrıca özellikle yaz aylarında sabah yaptığım makyajın öğleden sonra muhalkebi maskesi kıvamına gelmesinden de muzdariptim. Ben de bu konuda birkaç ürün denedikten sonra rutinime girmeyi başarmış 3 üründen bahsedeceğim. Birincisi Body Shop'tan gayet makul bir fiyata temin edilebilen SEAWEED MATTIFYING DAY CREAM muadili pahalı ürünlere kıyasla çok çok tatmin edici. Sabah makyaj altına kullanıldığında cildin yağlanmasını had safhada kontrol altına alıyor. Bu kremin kullanılmadığı zamanlarda ise imdadınıza her parfümeride bulacağınız OIL CONTROL TISSUE yetişiyor. Cildiniz parlamaya başladığında bir mendili cildinize bastırarak (sağa sola oynatmadan) fazla yağın emilmesini sağlıyorsunuz. Son keşfim ise yeni müdavimi olduğum Dr.Brand markasının PORE EFFECT REFINING CREAM'i. Düzenli sabah kullanımında gözeneklerin biriken kirden arınması ve görünümlerinin küçülmesini sağlıyor. Üstelik içerdiği nane özleri sabah temiz cildinize ferah bir hava katıyor. Kıvamı da yoğun olmasına rağmen cilt tarafından kolayca emilerek üzerine rahatça makyajınızı yapmanıza olanak sağlıyor. Dertlilere duyrulur!
11 Ağustos 2013 Pazar
Ev yapımı cilt kremi!
Bloguma ilham veren arkadaşlarımdan biri de Ö.dir. Boylu poslu, incecik ve çok alımlı olmasına rağmen 'Allah vergisi' deyip üstüne yatmaktansa güzelliğini daim kılmak için kendisine çok özen gösterir. Zamanında bir kız sohbeti sırasında, tanıdığı bir cilt doktorunun "Piyasadaki fiyakalı ve pahalı kremlerin al birini vur ötekini, boşver onları, yaz bakiyim çocuum" diyerek kendisine verdiği ev yapımı krem reçetesini bizimle paylaşmıştı. O gün bu gündür bu kremi mütemadiyen kullanmaktayım. Hem kendim, hem de sonrasında 'cildine ne kullanıyorsun' dediklerinde paylaştığım arkadaşlarım, sonuçtan gayet memnun kaldılar. Ben de dedim ki bencilliğin lüzumu yok, bu tarifi kamuya maledeyim, Ö. kızmaz inşallah :) Herhangi bir eczaneden edineceğiniz aşağıdaki malzemeleri bir krem kutusunda karıştırıyorsunuz. Dilerseniz her gece cildinizi temizledikten sonra kullanabilir, ya da cildiniz benim gibi yağlıysa iki akşamda bir bunu sürüp, diğer akşam rutin kullandığınız pahalı ve fiyakalı gece kreminizi sürebilirsiniz. (Bu arada küçük bir dipnot: ben yüzümü yıkadıktan sonra tonik yerine maden suyu kullanıyorum. Gözeneklerimi çok iyi temizliyor.)
Malzemeler: Yarım tüp Bepanthene merhem, yarım tüp Madecassol merhem, 3'er adet A ve E vitamini hapı (haplar iğne ile delinerek içindeki yağı karışıma ekleyeceksiniz) ve yarım şişe Kayısı yağı. Eğer karışım size çok koyu kıvamlı gelirse biraz bepanthol krem ekleyebilirsiniz.
Malzemeler: Yarım tüp Bepanthene merhem, yarım tüp Madecassol merhem, 3'er adet A ve E vitamini hapı (haplar iğne ile delinerek içindeki yağı karışıma ekleyeceksiniz) ve yarım şişe Kayısı yağı. Eğer karışım size çok koyu kıvamlı gelirse biraz bepanthol krem ekleyebilirsiniz.
16 Temmuz 2013 Salı
Bebek gibi yumuşak ayaklar?
Uzun bir aradan sonra yeni bir keşfimi paylaşmak üzere fi tarihinde hayata geçirdiğim bloguma giriş yaptım. Çok şükür hala yerli yerinde duruyor herşey! Geçen sürede kişisel bakım üzerine atılımlar yapmadığımdan değil, bunları bloga taşıyacak vakit bulamadığımdan.. Hazır yaz tatilindeyken hem denemeye hem de yazmaya fırsat bulmuşken paylaşayım istedim.
Denediğim ürün, hayatımızın büyük kısmında vücudumuzun tüm yükünü taşıyan, ama pedikürden pediküre hatrını sorduğumuz ayaklarımızla ilgili. Geçtiğimiz haftalarda bir magazin dergisinde yurt dışından türk pazarına yeni giren bir ürünün tanıtımını okuyup merak edip sipariş ettim: Baby Foot. Ürün kullanım sonrasında, adı üstünde bebek gibi yumuşak ayaklara kavuşmayı vaat ediyor. Ayıptır söylemesi zımpara kağıdına benzer topuklarım için fazla umudum yoktu. Bir pazar günü paket içeriğinde gelen tek kullanımlık plastik çorapları ayağıma geçirdim, ve kullanma klavuzunda belirtildiği gibi tam bir saat beklettikten sonra yıkadım. Önemli uyarı:Bu işlemi evde sizi banyoya sırtında taşıyacak biri yoksa yapmayın, çoraplar ayağınızdayken benim gibi kayıp düşme olasılığınız var! :) İşlemden sonra 4.günde tabanlarım soyulmaya başladı! Sanki güneşte fazla kalmış, su toplamış ve soyulan sırt derisi gibi tabaka tabaka soyuldu. Bir haftanın sonunda tabanlarımdaki tüm sert deri katmanı soyularak düştü - gerçi kullanma kılavuzunda "derileri tutup çekmeyiniz" yazıyor ama ben biraz çekme kuvveti kullandım. Son iki günde de ayağımın ve parmaklarımın üzerindeki deriler ince şeritler halinde soyuldu. Sonuç mu? Bebek ayakları gibi olmasa da uzun zamandır olmadığı kadar yumuşak topuklar ve taban derisine sahibim. Sonuç beklentilerimi fazlasıyla karşıladı. Tek dezavantajı soyulma evresinde ayaklar çok itici görünüyorlar, bir hafta kadar romantik akşam yemeklerinize kapalı stilettolarla girmeniz gerekebilir :)
Denediğim ürün, hayatımızın büyük kısmında vücudumuzun tüm yükünü taşıyan, ama pedikürden pediküre hatrını sorduğumuz ayaklarımızla ilgili. Geçtiğimiz haftalarda bir magazin dergisinde yurt dışından türk pazarına yeni giren bir ürünün tanıtımını okuyup merak edip sipariş ettim: Baby Foot. Ürün kullanım sonrasında, adı üstünde bebek gibi yumuşak ayaklara kavuşmayı vaat ediyor. Ayıptır söylemesi zımpara kağıdına benzer topuklarım için fazla umudum yoktu. Bir pazar günü paket içeriğinde gelen tek kullanımlık plastik çorapları ayağıma geçirdim, ve kullanma klavuzunda belirtildiği gibi tam bir saat beklettikten sonra yıkadım. Önemli uyarı:Bu işlemi evde sizi banyoya sırtında taşıyacak biri yoksa yapmayın, çoraplar ayağınızdayken benim gibi kayıp düşme olasılığınız var! :) İşlemden sonra 4.günde tabanlarım soyulmaya başladı! Sanki güneşte fazla kalmış, su toplamış ve soyulan sırt derisi gibi tabaka tabaka soyuldu. Bir haftanın sonunda tabanlarımdaki tüm sert deri katmanı soyularak düştü - gerçi kullanma kılavuzunda "derileri tutup çekmeyiniz" yazıyor ama ben biraz çekme kuvveti kullandım. Son iki günde de ayağımın ve parmaklarımın üzerindeki deriler ince şeritler halinde soyuldu. Sonuç mu? Bebek ayakları gibi olmasa da uzun zamandır olmadığı kadar yumuşak topuklar ve taban derisine sahibim. Sonuç beklentilerimi fazlasıyla karşıladı. Tek dezavantajı soyulma evresinde ayaklar çok itici görünüyorlar, bir hafta kadar romantik akşam yemeklerinize kapalı stilettolarla girmeniz gerekebilir :)
27 Şubat 2011 Pazar
Oldu bu iş! :)
Tırnak bakımı üzerine birşeyler yazmadan önce nihai çözümü bulana kadar bekleyeyim dedim.. Sorun: katman katman soyulan tırnaklar. Denenen ürünler: Tırnak ve saç vitaminleri (tırnağa değil ama saça çok faydası olduğunu söyleyebilirim), zeytinyağında bekletme, bilimum tırnak bakım yağları ve kremleri, hatta Sally Hansen Miracle Cure.. Sonuç: hala soyuluyorlar(dı)! Son çare eskiden kırılma karşıtı kullandığım bi ürünü sevgili arkadaşım ve el bakım uzmanım S.nin hatırlatması üzerine tekrar kullanmaya başladım: 'Mavi su' olarak da bilinen Mavala tırnak sertleştiricisi. Son iki haftadır iyileşme var gibi - dahası soyulan ve kırılan tırnakları kesmek zorunda kaldığım için uzun zamandır olmadığı kadar uzayabildiler tırnaklarım. Ojeleri yenilemeden önce tırnak uçlarına sürülüyor, solüsyon iyice emildikten sonra oje sürülüyor. Ancak tırnak etlerine değdirmemeye dikat etmek gerek, yoksa etleri de sertleştiriyor. Sorun çözüldü gibi görünüyor :)
3 Şubat 2011 Perşembe
Sivilcelere ve izlere Lavanta mucizesi!
Sevgili öğrencim I.nın bloğuma katkısı, izniyle aynen kendi yazısından alıntıdır :)
"Hocam bu arada blogunuz çok hoşuma gitti ve bi katkıda bulunmak isterim; LAVANTA! 2 hafta boyunca sabah akşam bi çay kaşığı dolusu kaynatılıp içilince sonunda cildi pürüzsüzleştiriyo. 5. günümdeyim hatta şuan içiyorum gerçekten çok işe yarıyo =) bütün sivilcelerin ve izlerin geçeceğine inanıyorum 2 haftanın sonunda, çünkü daha şimdiden söndürdü ve deneyip çok memnun olan çok kişi tanıyorum. Lavantayı annem bir herbal shop dan almış, kurutulmuş tohum şeklinde yani bitkinin tamamı değil öyle sapıyla falan =) önce kettle da su kaynatıp cezvenin içine koyuyorum içine de bi çay kaşığı lavanta, sonra kısık ateşte 3-4 dk suyun rengi değişene kadar demliyorum sonra süzüyorum.. Hatta annem alırken kadın buharını yüzüne tutsun da demiş, soğumasını beklerken yanağıma dayıyorum mug'ı :D cidden çok işe yaradı ve yaramaya devam da ediyo =) sabah aç karnına ve akşam yemeğinden 1,5 2 saat sonra içmek gerekiyomuş."
Bu arada, I.nın annesi, Acıbadem Eurosante Lazer Epilasyon Merkezi'nin sahibi. Orası sayesinde yıllar önce tüylerimden tamamen kurtulduğumdan beri oranın kalitesini ve profesyonelliğini anlattığım birçok arkadaşım deneyip memnun kaldılar. Yakında selülite %100 çözüm getiren Smoothshape XV'nin uygulamasına başlayacaklarını haber verdi. Denemeyi şiddetle istiyorum. Siz de bir inceleyin bu arada isterseniz: http://www.milliyet.com.tr/amerikalilar-sonunda-basardi-/saglik/reklam/26.11.2010/1318945/default.htm?ref=facebookmypage
1 Şubat 2011 Salı
Gözler yalan söylemez!
Gözler ruhun aynasıdır derler.. Göz çevresi de malesef yaşımızın ve yaşadıklarımızın aynası! Çok mu uyudum, az mı uyudum, fazla kitap mı okudum, fazla bilgisayar mı kullandım, biraz ağladım mı, çok mu güldüm, hepsini göz altlarım söylüyor, yalan yok! :) Bugün göz altlarımdaki torbalanma ve mor halkalar için dermatolojik iyi bir çözüm ararken, Darphin sorumlusu D. Hanım göz çevresi bakımı ile ilgili elzem bilgiler paylaştı benimle. Bende sizlerle paylaşayım dedim heyecanla! Öncelikle, göz makyajını temizlerken ASLA ovalanmaması gerektiğini öğrendim. Temizlik için önce makyaj pamuğunu su ile ıslatıp sıkmak gerekiyormuş - böylece pamuğun fazla temizleyici emmesini engelliyormuşuz. Daha sonra nemli pamuğa biraz temizleyici damlatıp gözün üzerinde kompres yapılmalıymış. Böylece rimel ve kalem yumuşuyormuş. Daha sonra yumuşak bir şekilde aşağı doğru hareketle göz makyajı temizlendikten sonra gözleri açıp göz altında kalan makyaj temizlenmeliymiş. Kullandığınız gözaltı kremini ise işaret ve orta parmaklar yardımıyla pıtı pıtı dokundurarak kaz ayağı bölgesine ve göz kapaklarına yayıyoruz. Göz pınarlarına yakın olan yerlere sürmüyoruz çünkü o kısımlarda yağ dokusu fazla olduğından torbalanmaya yol açıyor. (Bunu da zamanında Lancome'da çalışmış olan B. söylemişti) Son olarak ta gece kremleri yatmadan hemen önce sürülürse pek bir etkisi olmaz dedi D. Hanım, yatmadan 2-3 saat önce makyaj temizlenmeli ve krem uygulanmalıymış. Bir süre deneyelim bakalım.. sonuçları yakında burada.. umarım göze gelmeyiz :)
Not: P. hatırlattı; gece yüzükoyun yatmak ta torbalanmaya neden oluyormuş, sırtüstü yatmak en iyisi.
Not: P. hatırlattı; gece yüzükoyun yatmak ta torbalanmaya neden oluyormuş, sırtüstü yatmak en iyisi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)